1 Mart 2011 Salı

HELENİSTİK SANATI









HELENİSTİK SANATI 

Bu dönem, I .Ö . III. İLE I .yüzyıl arasını kapsar .Bu çağda ,Büyük İskender 'in parçalanmış olan imparatorluğunun yerinde doğan devletler ,yeni kültürün temsilcileri olurlar .Böylece Grek kültürü ,Önasya'dan Mısır'a ,kadar olan ülkeleri etkiler .Hatta İran ve Hindistan 'da bile Grek kültürünün izleri görülür .Müzeler ve kitaplıklar kurulur .Eski kültürün esrleri toplanır .Bir çeşit historizim doğar .I.Ö. 270 tarihlerinde ölen Epikürün felsefe ekolü ,önemli etkiler yapar .Öklit ,Arşimet gibi matematik 'çiler ;Kalimahos,Teokrit ,Apollonios gibi şairler yetişir .Helenistik Çağda ticari ve kültürel ilşkiler ,Akdeniz ülkelerinde gelişir .Helenistik Çağ ,Grek sanatının dağılması çağıdır .Krallıkla birlikte , X V I I. yüzyılda Avrupa'da görüldüğü gibi gelişen saray kültürü ,sarayın gereklerine göre eserlerin ortaya çıkmasını sağlar .İnsanlara ait büyük mezar yapılar (mosole ) ile Attik mezarları ortaya çıkar .Mezar sarkofajların bütün Önasya'ya yayıldığı görülür .Portre ve heykeller ,görkemli kral sarayları ,şehir hayatının organizasyonunu mümkün kılan planlanmış kentler kurulur .Priene'de Athena Tapınağı .Mimar Pytheos tarafından İskender zamanında yapılmıştır .Yapı ,klasik dönemin özelliklerini taşımakta Priene'de Athena Tapınağı'nın planı I.Ö.334 'te tamamlanmıştır .Halikarnas mozelesi (mousoleum ) .Mimarları Pytheos ve Satyros'dur .I.Ö.IV.yüzyılın ortası rökonstrüksiyon .Resim, heykel ve mimari sanatları ,edebiyat ve bilim ,yeni bir yön alacaktır ve bu da sonraki yüzyılların dünyasına bazı ışıklar tutacaktır .Bu bakımdan ,Helenistik Çağın ,dünya sanatına ,sonraki yüzyıllarda etki yapacak yeni eserler getidiğini göreceğiz. Bu dönem, I .Ö . III. İLE I .yüzyıl arasını kapsar .Bu çağda ,Büyük İskender 'in parçalanmış olan imparatorluğunun yerinde doğan devletler ,yeni kültürün temsilcileri olurlar .Böylece Grek kültürü ,Önasya'dan Mısır'a ,kadar olan ülkeleri etkiler .Hatta İran ve Hindistan 'da bile Grek kültürünün izleri görülür .Müzeler ve kitaplıklar kurulur .Eski kültürün esrleri toplanır .Bir çeşit historizim doğar .I.Ö. 270 tarihlerinde ölen Epikürün felsefe ekolü ,önemli etkiler yapar .Öklit ,Arşimet gibi matematik 'çiler ;Kalimahos,Teokrit ,Apollonios gibi şairler yetişir .Helenistik Çağda ticari ve kültürel ilşkiler ,Akdeniz ülkelerinde gelişir .Helenistik Çağ ,Grek sanatının dağılması çağıdır .Krallıkla birlikte , X V I I. yüzyılda Avrupa'da görüldüğü gibi gelişen saray kültürü ,sarayın gereklerine göre eserlerin ortaya çıkmasını sağlar .İnsanlara ait büyük mezar yapılar (mosole ) ile Attik mezarları ortaya çıkar .Mezar sarkofajların bütün Önasya'ya yayıldığı görülür .Portre ve heykeller ,görkemli kral sarayları ,şehir hayatının organizasyonunu mümkün kılan planlanmış kentler kurulur .Priene'de Athena Tapınağı .Mimar Pytheos tarafından İskender zamanında yapılmıştır .Yapı ,klasik dönemin özelliklerini taşımakta Priene'de Athena Tapınağı'nın planı I.Ö.334 'te tamamlanmıştır .Halikarnas mozelesi (mousoleum ) .Mimarları Pytheos ve Satyros'dur .I.Ö.IV.yüzyılın ortası rökonstrüksiyon .Resim, heykel ve mimari sanatları ,edebiyat ve bilim ,yeni bir yön alacaktır ve bu da sonraki yüzyılların dünyasına bazı ışıklar tutacaktır .Bu bakımdan ,Helenistik Çağın ,dünya sanatına ,sonraki yüzyıllarda etki yapacak yeni eserler getidiğini göreceğiz. 
Bu dönem, I .Ö . III. İLE I .yüzyıl arasını kapsar .Bu çağda ,Büyük İskender 'in parçalanmış olan imparatorluğunun yerinde doğan devletler ,yeni kültürün temsilcileri olurlar .Böylece Grek kültürü ,Önasya'dan Mısır'a ,kadar olan ülkeleri etkiler .Hatta İran ve Hindistan 'da bile Grek kültürünün izleri görülür .Müzeler ve kitaplıklar kurulur .Eski kültürün esrleri toplanır .Bir çeşit historizim doğar .I.Ö. 270 tarihlerinde ölen Epikürün felsefe ekolü ,önemli etkiler yapar .Öklit ,Arşimet gibi matematik 'çiler ;Kalimahos,Teokrit ,Apollonios gibi şairler yetişir .Helenistik Çağda ticari ve kültürel ilşkiler ,Akdeniz ülkelerinde gelişir .Helenistik Çağ ,Grek sanatının dağılması çağıdır .Krallıkla birlikte , X V I I. yüzyılda Avrupa'da görüldüğü gibi gelişen saray kültürü ,sarayın gereklerine göre eserlerin ortaya çıkmasını sağlar .İnsanlara ait büyük mezar yapılar (mosole ) ile Attik mezarları ortaya çıkar .Mezar sarkofajların bütün Önasya'ya yayıldığı görülür .Portre ve heykeller ,görkemli kral sarayları ,şehir hayatının organizasyonunu mümkün kılan planlanmış kentler kurulur .Priene'de Athena Tapınağı .Mimar Pytheos tarafından İskender zamanında yapılmıştır .Yapı ,klasik dönemin özelliklerini taşımakta Priene'de Athena Tapınağı'nın planı I.Ö.334 'te tamamlanmıştır .Halikarnas mozelesi (mousoleum ) .Mimarları Pytheos ve Satyros'dur .I.Ö.IV.yüzyılın ortası rökonstrüksiyon .Resim, heykel ve mimari sanatları ,edebiyat ve bilim ,yeni bir yön alacaktır ve bu da sonraki yüzyılların dünyasına bazı ışıklar tutacaktır .Bu bakımdan ,Helenistik Çağın ,dünya sanatına ,sonraki yüzyıllarda etki yapacak yeni eserler getidiğini göreceğiz. 
                                                       saimetopal@gmail.com

ÇAĞDAŞ TÜRK RESSAMI HOCA ALİ RIZA

         1864).te İstanbul'da doğdu (1930) .da İstanbul'da öldü . Bazı kaynaklara göre dğum tarihi(1858) dir .Askeriye Rüştiye 'de okurken resime olan ilgisi Harbiye ' de devam etti . Resime meraklı arkadaşlarıyla Ethem Paşa'ya baş vurdu .İstekleri kabul olması üzerine ,resimhane açıldı .Osman Nuri Paşa ,Süleyman Seyyid Bey gibi öğretmenler görevlendirildi .Ali Rıza (1884) te Harbiye'yi bitirince aynı okula resim muallimi olarak getirildi. Resim öğretmeni olarak Darüşşafaka ,İnas Sanayii Nefise Mektebi ,Çamlıca ve Üsküdar Kız liselerinde Öğretmenlik yapmıştır.Ölümünden üç yıl sonra ,çocukları tarafından ilk toplu sergisini açmışlardır .Daha sonra (1958) 'de Ankara'da ,(1960)' ta İstanbul Belediyesi Şehir Galerisi'nde resimleri sergilendi.Üsküdar'da doğduğu için ''Üsküdar'lı Hoca Ali Rıza ''diye anılır.

Başlıca esrleri ;Manzara ,Üsküdar 'da bir sok ,Kayalar, Beylerbeyi' nde bir sokak . Özellikle peyzaj alanında üstün şiirsel nitelikli bir üslûp varlığı gösteriyor.Büyük bir eğitici etkinliği olan sanatçı ,çizim etüdlerini kapsayan taş baskı albümlerle ,Türk resminin yenileme olgusunu geniş kesimlere yaymış .Efsaneleşen isim olmuştur. 
    
                     saimetopal@gmail.com

KÂBE'NİN SAF İPEKTEN YENİ ÖRTÜSÜ

             AREFE  günü Kâbe'ye serilecek örtü ,yüzyıllardır  örtünün muhafazalığını yapan Al eşşeybi ailesine teslim edildi .Örtününişlendiği fabrikada devir -teslim alacak olan AL Eşşeybi ailesi bireyleri ,Suud Kralliyet ailesi temsilcileri ve Mekke 'nin ileri gelenleri katıldı. Örtüyü teslim alan AL Eşşeybi ailesi ,Arefe günü Kabe'ye örtülemek üzere muhafaza edecek .20 milyon Riyal'e mal olan örtü ,siyah saf ipekten 16 parça olarak dokunuyor .14 metre yüksekliğinde ve 47 metre enindeki örtü yaklaşık 1 yılda tamamlanıyor . AA

ŞAİR AHMET CANBABA

  ŞAİR AHMET CANBABA
                             
                             Ekleyen Saime topal
                             saimetopal@gmail.com
  
     


MEMLEKET DİLENCİSİ

Üç kişiydiler.
Daha düne kadar
Yürek yangınları vardı.
Oysa şimdi mühür gözleri suskun.
Annelerine sarılmış iki çocuk
Ağlamakta
Bankta.

Üç kişiydiler.
Dertleri üç kat daha fazla.
Sümüğünü çekiyor birisi,
Yanakları kızarmış birinin
Ayazla.

Üç kişiydiler
Iraktan kaçıp gelen.
Mülteciydiler.
Babasız iki çocuk,
Kocasız anne.
Ekmeksiz, aşsız,
Çaresiz.
Memleket dileniyorlardı
Memleket
Savaşsız.
AÇIK ARTIRMA


Çıplak vücudu
olabildiğince
açık,
artırmaya çıkmış.
Sözler açık,
Açık gözler,
açık
artırmaya çıkmış.

adaksız falsız eriştin
şiir
kimine göre boş
yakası açılmamış
söz yığını
kimine göre hoş laftır hoş
seni neye katık yapsam şiir
dokunaklı sözcükler tıkar boğazımı

tadını aldığı kadar güldürür
acıdığı kadar ağlar
kimi gülüşüyle konuşur
kimi konuşmasıyla güldürür
ikisi de maskara

ne kolay ölüm yapışsın yakana
nede zor
iliklerine kadar ıslan
gurbet yapışsın yakana
buğulu gözlerin
her zaman dost
fiyakana.
ne kadar zor
senin için
gurbete uyanmak

ağırbaşlı bir aşk için
içimdeki kini uğurladım
dil susmasın diye
gözlerimde aşk varsa
size dünyaları verebilirim
bir yarin gamzesinden
gülüş çaldık
evcilleştirdik bencilliğimizi

ağla-mama
çocuk öldü
içimde
oltaya takılmış çaresiz balık
çırpınır İstanbul olup

hep yetimler üretiyor
şiirler şarkılar yetim
silahlar yetim kalmazken
susuşlarımıza kahrolurduk
saldırgan bakışlara ses edemediğimizde
içlenirdik bir iç geçirip içimize

kırılmış güneş ışınları denizde
yakamozlara dönüşse de göremezsin
deniz masmavi bir gökyüzü olmuş
gökse bir okyanusa dönmüş

sütten kesilmiş acı
bu günde gecikmeli sözlerim
zor tuttum kendimi
küfür dilimin altında
sabırsız bekler
ısırgan otuna değmiş gibiyim
haberler daladı tenimi

sevgi tebessümlerde
ve sıcak sözlerde
gizlidir
aşk ölümde
hayat mutluklarda soluklanır
yalnızlık dostluklarda

 TUTSAK ETTİK KENDİMİZİ


Bir sis,
Bir duman.
Güneş başını çıkarıyor dağlardan.
Işığa pusu kurmuş beyinler.
Maviler bulanık,
Maviler dertli.

Okyanusları bir çekebilsem diyorum kıyıya.
Yıkasam diyorum kirlenmişliğini karaların,
Ama olmuyor‘ki..
Durgun maviliklerde beyaza dönmüş ölüm.
Martılar sörf yapmıyor rüzgarların kanatlarında
Denizin yükselmiş ateşi
Deniz hasta.
Yok ‘ki yüreğinde bir çiğ tanesi serinliği.

Açıklarda bir gemi sintinesini boşaltmış
Dikmiş gözlerini mat ve kirli
Bir yağ tabakasının üstündeki
Karpuz kabuklarına, teneke kutulara.
Bir adam bakmakta denize
Dalgın ve düşünceli.
Allah kahretsin der gibi iki eli.
Konuşuyor kendi kendine sallayıp başını.
Adam hasta,
Yok aşklarına filiz veren sürgünler.

Rüzgarlar pişman dağ başlarından geldiğine
Şimdi şehir kirliliğinde solukları
Bir başka kokar.
Rüzgarlar hasta,
Bitmiş tükenmiş kıyılarda.

Dalgakıranların başına konmuş martılar
Can çekişmekte çoğu.
Kıvrılıyor bedenlerine düşmüş
İncecik boyunları.
Kuşlar hasta
Sanki ölüm uykularında.

Bir ressamın fırçasından çıkmış yorgun
İşlenmemiş sevaplara kurban doğa.
Şimdi her şey kendine sığıntı,
Şimdi her şey kendi kapanında tutsak.
Ve biz bunu ‘da başardık diyorum,
Boğduk denizi kendi sularında.

Ahmet Canbaba






YALNIZLIKLARDAYIM

Yalnızım,
Yalnızlıklardayım.
Gene senden uzaktayım.
Nasıl ihtiyacım var içimi dökmeye,
Dertlerimi anlatmaya bir bilsen.
İstiyorum ki seni düşünürken,
Rüzgar esmesin hoyratça içimde.
Toz duman içersinde kalmasın hiçbir yer.

Yaslanmışım bir ağaca,
Dalmış
gözlerine,gözlerim.
Uzakta bir boşluğa asılı kalmış.
Şimdi en güzel gördüğüm düşsün.
Bir ressamın tuvalinde resmin,
Arkanda dağlar.
Bir perde gibi inmiş gökyüzünden bulutlar.
Bir gök kuşağı sanki başındaki taç.
Sislerle boğulmuş güneş,
Senin aydınlığına muhtaç.

Yine bir gün ansızın
Yüreğine baskın yaptım geceden.
Esir alınmış soluklarında yaşadım ilk heyecanı.
İlk kez,
Mecalsiz kaldı sevgimin hücreleri.
İlk kez sana teslim oldu yüreğim.
Yaşamın en zor yanı,
Seni düşünmekmiş bilemedim.
Yaşamın en güzel yanı,
Seni düşünürken ölüşün
Ve tekrar dirilişin özlediğimde yarınıma.
Ne güzel bir başka renkten sevmek seni,
bir başka mekanda düşünmek.
Bir başka gözle görüp,
Sevmenin gür soluklarında hissetmek nefesini.
Ve sonra inmek derinliklerine aşkın.
Tekrar tekrar hissetmek,
Keskin ve yakıcı tadını öpüşün.
Ahhhh! Güzelim, bir tanem!..
Ne olur,
Güzelliklerinde gizlensin çirkinliklerin.
Bak şimdi,
Yalnızlığın uç verdiği yeni filizlerde büyüyorsun.
Oysa sen,
Yorgun dalgaların kıyılarındaki izlerde olmalısın.
Kum tanecikleri gibi yıkanmalısın tuzlu suda.
Ve ben sana,
Yalnızlıklarımı yazmalıyım,
yalnızlıklarımda
Bu satırlarımı kuma.
İçimde hep
Sensizliğin korkusunu taşıyorum.
Anlaşılan,
Ben hep senin yalnızlığını yaşıyorum.
Senin hıçkırığında, göz seyri mendeyim
Beni andığında geçen.
Açlığımda mis gibi ekmek kokumsun
Dumanı üstünde yalnızlığımın.
Yağmurda toprak kokumsun, baharda çiçek.
Yalnızlığımın sarhoşuyum her gece
İçtiğim yalnızlığımın.
Yüzüme baktığında okuyacaksın yalnızlığımı.
Yalvarışlarımı hissedeceksin,
Yenim hissetmediğim.
Duruşumun sana
Nasılsın der gibi olduğunu.
İyiyim diyeceksin, sadece gülerek.
Belki de sarılmanı bekleyeceğim, kendimi zor tutup.
Sen hissetmesen de,
Bir çocuğu okşar gibi okşamanı kim bilir.
Senin o gizemli dünyanda
Benim yalnızlığım olacak senin düşündüğün.
Senin hissettiğine benim gülmem olacak.
Güldüğümü hissedip,
Sende güleceksin.
Sana değecek sözlerimin her kelimesi.
Şarkılarım olacak dudaklarında söylediğin.
Beni hatırlayabildiğin yalnızlığında,
İçin sıkılacak,
Yüreğin daralacak.
Dokunmak, sevmek gibi,
Tatminlerin en güzelinden uzakta,
Sen ve ben,
Bir araya gelemediğimiz
İki ayrı kutupta,
İki ayrı yalnızlığı yaşayacağız.
Yalnızlıklarda,
Yalnız.


OYYY DEME OY İSTEME


Deme niçin,
Anlıyorsunuz
Bilinçsiz bir ölüm için
Tekrar dön işsizliğine.

Sana arka çıkanlar
Elinden tutarlar belki.
Süzülüp imbiğinden geçerken
Hayatın.
Her gülüşüne
Bir kıvılcım tütsülenir.

Yaşamı borç bil.
Acısını yaşayıp
Gözlerinin içine sokulurcasına
Köle pazarlarının hazırlıklarında
Saldırgan yüzleri
Vampir çığlıklarının.

Sen hayatını koyarsan
Koy,
Bir hırka
Bir lokma ya.
Un
Sabun
Pirinç yağ
Peşinden
Oyyy
Oy.

Herkesin bir duruşu var
Hayat denen oyunda.
Tedirginlik hörgücü
Bir dağ gibi durur
Önünde.

Ne bentler kurulur
Rüyalarının önüne,
Ne seğirtmelerle yetişilebilir
İnsan
Düş e.

Düşe düşe
Döllendikçe dert,
Yağlı bir urgana
Asılı kalır ömür,
Ya da kömür
Ya da erzak
Oy olmuş
Oyyy
Oy.


Küflü bir kaçışın ardından
Işıkla ıslandılar
Bilimin sırrıyla beslenip
Sığ sularda.
Mevsimler suskun.
Yağmurlar uyur
Yağmur duasına inat.

Bir şeyler fısıldıyor
Bir günlük yaşamım.
Irgatlığım günlük.
Günlük satılmalarım
Ya borç aramakla geçer
Ya iş.

Güneş aldatır beni
Gök kara bulutlarla kapanmış
Yağmur aldatır.
Yada
Kendimizi eskitmek
Kalır yanımıza kar.
Yasaklı dudaklarım
Ve isyanlarımızla birde
Hışmını üstüne çekti mi
Para babalarının,
İş öksüzüyüz,
Aş yetimi.
İhanet şimdi
Bol kepçe.

Böyle yaşamda
Kimseye mihnet edilmez,
İlle kelepçeli yaşamak mı
mahkumiyet dediğin.
İş yok,
Aş yok.
Son
Muson
Yağmurlarından
İçimdeki sel.
Canım yanıyor
Oyyy
Oy


Üryandık
Lal dudaklarda.

Suskunluk payına baş eğmeler
Nasıl tedirgin.
Doğduğumuz topraklar
Bir lokmacık aş veremiyorsa
Yangın söner mi yüreğimde.

Hiç kimsenin nesine
Ben yanarım,
Sen farkında değilsin.
Hiç kimse
Aldırış etmiyor
Hiç kimsenin sesine.
Bende doğmayı unutmuş
Onda batmayı bir güneş.

Sabır taşı
Sarı tütün.
Bir rüzgar ki eylül lodosu
Gün yanığı yüzlerde.
Dikilmek ayrık otuna
Yokluğa uyanmak
En acısı.

Nasır tutsun dertler bende
Tiryakisi olmalıyım diyorum
Tiryakisi
Acının.

İstemediğiniz her şey
Bende kalsın
Yüksünmem.
Oyyy oy deme
Oy
İsteme benden
oy oy
MEMLEKET DİLENCİSİ

Üç kişiydiler.
Daha düne kadar
Yürek yangınları vardı.
Oysa şimdi mühür gözleri suskun.
Annelerine sarılmış iki çocuk
Ağlamakta
Bankta.

Üç kişiydiler.
Dertleri üç kat daha fazla.
Sümüğünü çekiyor birisi,
Yanakları kızarmış birinin
Ayazla.

Üç kişiydiler
Iraktan kaçıp gelen.
Mülteciydiler.
Babasız iki çocuk,
Kocasız anne.
Ekmeksiz, aşsız,
Çaresiz.
Memleket dileniyorlardı
Memleket
Savaşsız.


YILDIZLARIN DİLİ


Islak
Yüreğimin yağmurlarından gözlerim.
Sözlerim
Islak ve nemli
Bir gece yarısı içiyorum şehrin ışıklarını
Bir bardak çay gibi
Sıcak ve demli.

Gene
Rüzgarlarından tedirgin
Yıldızlar üşüyor
Titriyor göz kırpar gibi binlercesi yıldızların
Kayıyor yıldızlar
Yıldızlar düşüyor
Yere

Bir huşu içinde bilinmez kimler
Mey içiyor
Elinden
Melek kanatlı kızların
Ve ben diyorum ‘ki bir anlayabilsem
Şu yıldızların dilinden

Ve şimdi ıslak yüreğimde yıldızlar.
Bu koskoca şehrin üzerine
Bir tohum gibi serpilmiş.
.
Ve şimdi gökyüzü yağmurlu
Yıldızlar küskün aydınlığa
Sitemli
Ve ben bir gece yarısı içiyorum şehrin ışıklarını
Bir bardak çay gibi
Sıcak ve demli


AHMET CANBABA
ANNE- ANNELERİMİZ

Karnında dokuz ay taşırken beni
sen kanınla besleye...
rek can, veren annem.
Bir ana kucağı özlemi duyup
doğmuşum
şefkatinle
ellerinde.
İlk defa tenini okşayıp
sütünden emmişim
can suyunla beslenmişim
bir ninniyle sesinde
usulca öpüşünde
ve sıcacık nefesinde
uyumuşum annem.

Hem fedakar, hem cefakar yüreksin
derin uykularını böldüğümden
uykusuz gecelerinin sebebi bendim.
Anlatılmaz verdiğin emekler bize.
Yıkaman,
sıcacık sarıp, sarmalaman
ve kundaklaman öpüp yüzümü.

Kırıp, dökmemize gülüp geçerdin.
Düşmemize en çok üzülendin
Yüreğin dayanmazdı
Bir boynuma sarılışına hasretim
ve birde yüzümde gezdirmene ellerini.

Ben ilk gülmeyi senden öğrenmişim anne
İlk emeklemeyi,
ayakta durmayı.
İlk anne, baba demeyi
Ve ilk soru sormayı
masallarınla büyürken.

Bu günlere kolay gelmedik anne.
Kuruyken yeşeren bir ağaç gibi
seni görmek bile beslerdi beni.
Gülüşün sabırdı, gülüşün keder
her şeyde acılar sana düşerdi.
Sözlerin teselli bütün dertlere.
İlacımdı saçlarımı okşaman.
Derdimizde sabrın tükenmez anne
Senin ellerinin değdiği her şey
odamızı doldururdu bir güneş gibi.

Dertleşmeni özlüyorum anne.
Birazda çekiştirmeni kim olursa.
Gönlünü bir dinlendiremedin bizlerle.
Bir yanın hep hasreti yaşadı,
bir yanın yorgunluğunu hayatın.
Resminde bir kınalı elini görsem
ve görsem bir kınalı saçının telini
cız eder yüreğim hasretinle bil.
Neleri sığdırmadın derya gibi gönlüne
Bayram sevincini yaşatırdın,
öptüğümde elini

Yollarıma bakıp geç kaldın diye
sen çalardın zor günlerde kapımı.
Neyin varsa paylaşırdın benimle
bize kuldun, bize köleydin anne
Hep omzunda ağır yüktük, ağır yük.
Ardımızda yıkılmayan kaleydin.
Yavrum diye kucaklayıp
bağrına basardın, gurbetten gelsek.

Işığın geliyor sönmüş yıldızlar gibi.
Gözün açık, hasret gittin oğluna.
Can damlalarıydı sözlerin, hayat veren.
“Yavrum seni çok özledim,
tütüyorsun burnumda” derdin.
Bizim içinde sen öylesin anne
her şey sen varsa bir anlam kazanır.
Sensizlik düşmanımdır uğramasın yanıma

Şiirlerim tedirgin, seni anlatamıyorum.
Sen bir mihenk taşısın yaşamımın.
Senin sevgin son durağı yüreğimin.
Son istasyonu gönlüm, orada in.
Sıcaklığın tenimde
Sözlerin kulağımda kalsın.
Resmin,
avutmuyor beni annem.
Tutamıyorum ellerini
senin karşılıksız sevgin var ya
onu tadamıyorum

Ben sevgi sarhoşuydum sen varken.
dokunulmazlığımın tadını yaşardım.
Sen benim özgürlüğümün sınırıydın,
sen benim günahlarımın ceza keseni.
Sen benim sevaplarımdın anne,
aydınlık penceremdin.
Sen benim bereketimdin
sen benim örfüm.
Yaşamda en güzel şeyleri
bana layık görendin,
yedirendin,
tadına bile bakmadığın ne varsa.

Öğütlerin ayaklarımın altında yol
öğütlerin gözümün önünde bir perde
büyüklere saygı derdin,
küçüklere sevgi
Ben onun için sayar ve severim anne.
Hep senin içinde çocuktum
sen affedendin.
Şimdi affedenim yok.
Acımasız sensiz her şey
Senin varlığın umuttu, umut.
Sensizlik hüznümün kaynağı şimdi.
Sensizlik bir uçurum.
Sensizlik yalnızlık demek.
Sensizlik sevgiye acıkmak demek,
bilemedim affet anne.

Şimdi mezar taşlarına
pişmanlıklar okunuyor dua diye.
Bir rüyaya mahkum oluyor sevenlerin.
Rüyalar bile terk ediyor kimi zaman sevenlerini.
Bir resme mahkum oluyor bu gözler.
Bir misafir gibi sessiz
göz göze geliyoruz her andığımda.
Sensizliğe hazırlıksız yakalandım anne
zaman hep hasret dokudu tezgahında.
Hep gelişini düşündüm son gidişinin,
umutlar boşa çıkıyor, boşa.

Muson yağmurlarına benzerdi dua edişin.
Bir çöl fırtınası gibiydi kızışın.
Hem sıcaklığını tadardım
hem acının özsuyunu.
Sevgi çıkmazlarını yaşıyorum seni düşünürken.
Zincirlerinden kopmuş bir halka gibi,
hasretim boşlukta anne.
Üstü kapalı bir gülüş dudaklarımda
uykuya dalarken seni düşünüşüm.
Bir girdap yaratıyorsun rüyalarımda.
Yeniden keşfediyorum seni,
uyanıp hayata merhaba derken.
Pusuya yatmış bir canavar gibi
dünya telaşesi.
Her gün savaşla uyanır günaydınlar.

Ahh!... annem,
anneler, annelerimiz.
Çocuklarınız şehit olurken,
en çok üzülensiniz.
Tüten ocağımızda hem kordunuz,
hem de duman.
Yavru çığlıkları gözyaşlarında
Vatanını benden çok severdin bilirim.
Onun için ölmeye yollarsın vatan uğruna.
Onun için doğurmadın mı beni?
Ama şimdi gel gör ki anne nice evlatlar
Bile bile gidiyorlar
dünya barışı diye ölüme.
Sen mutlu olmalısın anne vatan için
Hala o ölecek yürek var bende.
Hala o ölecek yürek var bende. .

 Ekleyen: Saime Topal